10 Mayıs 2017 Çarşamba

Haz, Mutluluk ve Şükür... Peki gerçekten çok mu mutsuzuz? Yoksa yaşadığımız basit bir kavram kargaşası mı?


Mutluluk ruhun konusudur, haz ise beynin... Haz güzeldir ama anlıktır. Mutluluk ise sonsuzdur. Mutluluk kendi kendisini oluşturur. Haz ise dış etkenler tarafından tetiklenmek zorundadır. İnsan özünde bir ruhtur ve bu yüzden madde ile bütünleşmesi mümkün değildir. Madde senin parçan olamaz. Hayatın sana sahiplendirdiği şeyleri ruhuna yapıştırmak istersin ama  ne yaparsan yap yapıştırdığın her şey ruhunun üzerinden kayıp düşecektir...
İnsanın sahip olduğu madde ile bütünleşen tek yeri EGO’sudur. EGO başkalarının sahip olmadıklarını elde ettikçe sana mutlu olduğunuz telkin eder... Sen bu mutluluğu hissetmesen de o sürekli sana bunu söyler... Ve sen de mutluluğunu hep bir şeylere bağlı sanırsın... Terfi edersem mutlu olacağım, şu kadar param olursa mutlu olacağım, hayalimdeki o son model arabayı aldığımda mutlu olacağım, sevgilim olunca mutlu olacağım, 10 kilo verdiğimde mutlu olacağım... halbuki bunların hepsi kişinin egosunu besleyen anlık hazlardan ibarettir ve gerçek mutluluğun kaynağı olamazlar... Bir süre sonra bütün bunlara sahip olduğunda bile gerçekten mutlu olamazsın çünkü EGO görünmek, bilinmek ister. Sahip olduklarını başkaları görüp de iç geçirdiğinde hazzın doruk noktasına ulaşır...Bu sefer EGO başka oyunlar oynamaya başlar...
Mutluluk hazza koşullandırıldığı zaman beynin senden kendisini uyaracak yeni sinyaller beklemeye başlar. Sıkıntılısındır... Oysa ki gerçek mutluluk ruhun kendisini özgür ve güvende hissetmesidir. Hiçbir haz bu güvenlik duygusunu telafi edemez. Manevi koşulların olumsuz, maddi koşulların sonsuz olduğu hiçbir anda bu değişmeyecektir. Beynin senden seri halde yeni haz sinyalleri isteyecektir. Beynin aldığı haz sinyallerine alıştıkça artık etkilenmeyecek ve hazza dayalı mutluluğu sana sunamaz hale gelecektir. Beynine seri halde gönderdiğin sinyallerin artık sana istediğin mutluluğu vermediğini gördüğünde yapacak tek bir şey kalmıştır... Bir türlü mutlu edemediğin o beyne mutsuzluğunu unutturmak yani beynini uyuşturmak...
Çoğu zaman gazeteyi açtığımızda çok zengin, çok ünlü insanların ya da çok güzel kadınların yüksek dozda uyuşturucudan otel odasında ölü bulunduğu haberini okuruz. Bu yalnızca marjinal, çılgın bir yaşamın beklenen sonu mudur? Bir durup düşünmek lazım... Beyin konfora uyum sağlamış ve artık etkilenmemeye başlamıştır. Kişi mutsuzluğuyla başa çıkamamış ve altın vuruşla hayatına son vermeyi tercih etmiştir...
Peki ya şükür nedir?
“Allah'ım bana verdiğin nimetler için şükürler olsun...” Ağzından dökülen bu cümleyi aslında duyması gereken sadece sensin! Allah değil... Tanrı insanın üzerindeki nimetlerinin zaten farkındadır. Tanrı olmak nimetleri teşekkür beklemeksizin karşılıksız vermektir. Şükretmek Tanrı’ya teşekkür etmek değildir. Şükretmek mutluluğu elinde olmayanlarda aramamaktır. Şükretmek hemen şimdi elindekilerle mutlu olabilmektir. Şükretmek gerçek bilgeliktir. Şükretmek mutluluğun sırrıdır. Şükretmek koşulsuz mutluluk boyutudur...
Şimdi sor kendine, gerçekten mutsuz musun? Yoksa yaşadığın sadece basit bir kavram kargaşası mı?


Tanrım yaşadığımız bugün için şükürler olsun...

Sevgiyle...