11 Temmuz 2017 Salı

Amor Fati… Yazgını Sev…



Çoğu zaman hepimiz hayatlarımızdan şikayet ederiz. İşimizden şikayet ederiz mutlaka daha iyisini hak ediyoruzdur çünkü ama değerimiz bilinmiyordur. İlişkimizin “olmasından” ve “olmamasından” şikayet ederiz ilişki bağlılıktan bağımlılığa dönüşmüştür yalnızlığımızı özleriz, yalnız kaldığımızdaysa hayatta hiçbir şeyin tadı yalnız çıkmıyor der hayata küseriz. (kabul ediyorum bu sonuncuyu genellikle biz kadınlar yapıyoruz. J) Hayatın monotonluğundan sıkılırız ama değiştirmek için hiçbir gayret göstermeyiz... Hep başkalarının hayatlarına bakar onlara özenir, sahip olamadıklarımızı isteriz ve Tanrı’nın ve/veya Evrenin bize vermedikleri için makus talihimize söveriz. Hayat kimlere kimlere neler vermiştir...

İşte tam da bu anda Amor Fati devreye girer ve “Yazgını Sev” der... Amor Fati, Yazgıya teslim olmayı değil, zorunlu olanı kabullenme özgürlüğüne vurgu yapar.

Çeşitli yazarların tarih boyunca bu konu da benzer yorumları olmuştur.

“Yaşamı “Evetlemek” en üst düzeyde olumlamak” der Nietzsche.

“Hayatta yaşadıklarımız, daha önce bir yerlerde mutlaka yaşanmış olan ve döngüsel olarak devam eden şeylerdi ve bu gerçek hiçbir zaman değişmeyecekti.” Yani evren yaşanan şeylerin basit bir tekrarından ibaretti. Evrensel döngüselliğe tepki gösterir ve Amor Fati’ye ulaşır.



Albert Camus : Sisifos’u kullanarak felsefesini açıklar.

Tanrılar tarafından bir kayayı dağın tepesine çıkartmakla ancak kayanın her seferinde tekrar aşağıya düşmesiyle korkunç bir kısır döngünün içine atılmakla cezalandırılan Sisifos aslında her şeyin bilincindedir. Ve bu bilinç onun özgürlüğüdür.

Yani Sisifos, değiştiremeyeceği yazgısını kabullenerek Amor Fati’ye ulaşır. Yazgısına teslim olmaktansa onu kendisinin kılar. Kayası kendi nesnesidir.

Bahsi edilen şey yazgıya meydan okumaktır daha çok… Camus’ye göre Sisifos, kayaları kaldıran tanrıları yadsıyan üstün sadıklığı öğretir. Bundan böyle efendisiz olan bu evren ona ne kısır görünür ne de değersiz. Ve Ezici gerçekler tanındılar mı yok olurlar… Burada da Sisifos’u mutlu olarka tasarlamak gerekir.

O halde Amor Fati bir özgürlük kuramıdır. İnsana kendi yazgısını değiştiremese de onu sahiplenme özgürlüğünü tanımaktır.

Dostoyevski (Cinler) Kirilov oldukça ileri gider ve yazgısını kendi eline almayı intihar etmeye vardırır. Çünkü böylece kendisinin Tanrı olacağına inanır.

Albert Camus’nün Yabancı Romanında başkahraman Meursault gereksiz ve anlamsız yere bir cinayet işler ve işlediği cinayetten hiçbir pişmanlık duymaz çünkü Sisifos veya Kirilov gibi o da kendi yazgısını sever ve onu kendisinin kılar.

Benim içinse Amor Fati, sahip olduklarından şikayet edip, sahip olamadıklarına özenmektense, yazgını yani yaşamın, evrenin, Tanrı’nın sana verdiklerini, senin olanı kabul etmek ve elindeki ile mutlu olabilmeyi başarabilmek anlamına geliyor... Belki de bu en büyük özgürlük olabilir. Birine veya bir şeye  sonunu görmeden özenmek yerine, bize sunulanın bizim için en iyisi olduğuna inanmak, olduğu gibi kabul etmek “makus” dediğimiz kaderimize en büyük baş kaldırış olabilir. Gerçekten mutlu olabilmenin belki de en kestirme yolu budur... Belki de bugün en kötü dediğimiz şey zamanı geldiğinde en iyisiymiş diyeceğimizdir.

Ne yalan söyleyeyim “Amor Fati” ile ilk karşılaştığımda uzun zaman tam olarak ne anlatmak istediğini sorguladım, hayatımda her şeyin gerçekten kötü gittiği ve bunun için her gece Allah’a isyan ettiğim ve bugün ölsem gözüm arkada kalmaz dediğim bir dönemdi... Şimdi ne mi değişti? Hiçbir şey... Hayır bir mucize olmadı hala aynı zorluklarla devam ediyor hayatım.. Sanırım tek değişen bakış açım oldu ve bu da çok uzun zamandır sahip olamadığım huzura kavuşmamı sağladı ve sanırım şimdi daha özgürüm, kendi kendime vurduğum prangalarımdan kurtuldum.

Yazgını, sana verileni sevmek ve olduğu gibi kabullenmek...  Yargılamadan, sadece bakarak, görerek, hissederek sana sunulanı, sende olanı kabul etmek. Ve o anda elinde her ne varsa sadece onunla o anda yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışmak... Ben deniyorum. Sizlere de tavsiye ederim...

Sevgiyle...

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder