Kaybetmek... Kaybetmek kelimesi bizi hep korkutmuştur, tahammül edemeyiz bu kelimeyi duymaya, kabullenemeyiz bir türlü kaybeden olmayı. Utanırız, kimseler bilsin istemeyiz kaybettiğimizi, güçsüz hissederiz kendimizi, sinirleniriz, dünyaya lanet okuruz. Eğer biz kaybetmişsek mutlaka birileri yüzündendir, mutlaka bir haksızlığa uğramışızdır... hiçbir şey değilse kara bahtımız kör talihimizdir... Kızarız, isyan ederiz makus kaderimize...
Oysa kaybetmek de kazanmak kadar basit bir kelimedir. Yalnız başınayken hiçbir tehlike arz etmez. Cümle içinde kullanıldığında yani kendisine bir anlam yüklendiğinde anlaşılır kudreti... Yani kaybetmek değil de neyi? ne için? kaybettiğimizle doğru orantılıdır kelimenin ağırlığı...
Aslında bir suçu da yoktur kaybetmenin ama yazık ki o da talihsizdir işte. Hep kazanmak durur karşısında... Ve kazanmanın tuzu kurudur. Cümle içinde kullanılmaya bile ihtiyacı yoktur, vakur bir duruşu doğuştan bir asaleti vardır. Öylece bir başına durduğunda bile arzulanan olmuştur hep. Doğuştan şanslı sayılanlardandır. Kazanmak hırslıdır, başarmanın haklı gururuyla dimdik durur. Dudaklarında hep bir alaycı tebessümle, yukarıdan bakar dünyaya...
Yüzyıllardır bu hep böyle süregelmiştir... Kaybetmenin boynu bükük kalmıştır kazanmanın karşısında. Oysa kazanmak kadar kaybetmek de güzeldir. Çünkü kaybetmenin içinde kazanmak da vardır... Önemli olan neyin, kimin uğruna kaybedildiğidir.
Her zaman üzmez bizi kaybetmek, oyuncu bir çocuk gibidir...Önce en sevdiğimiz bileziğimizi kaybederiz, tam ümidi keseriz, yıkanmış pantolonumuzun cebinden çıkar havalara uçarız.
Mesela fazla kilolarımızı kaybettiğimizde seviniriz. Hiç utanç duymayız hatta gururla ilan ederiz kaybettiğimizi. Çünkü karşılığında kendimizi sevmeyi hatırlamış, özgüvenimizi kazanmışızdır...
Bazen kumarda kaybederiz hemen avutur bizi kaybetmek, olsun be der aşkta kazanırsın. Tersi olursa yani aşksa kaybettiğimiz, hemen bir piyango bileti aldırır bize, nasıl olsa kesin şansımız dönmüştür. Umut olur bize kaybetmek... Umut kazanırız...
Bazen de bile bile kaybederiz mesela, hoşlandığımız biriyle iddiaya tutuşuruz, kaybedersen beni yemeğe çıkaracaksın der, işte o zaman can atarız kaybetmeye, ilk randevuyu kazanmışızdır nasıl olsa... Bazen babamızı üzmemek için, tavlada o son kapıyı kapamayıp kaybederiz, sırf onun tavlayı koltuğumuzun altına keyifle sıkıştırırken ki yüz ifadesini kazanabilmek uğruna... Çocuğumuz eve kadar koşarak yarışmayı teklif ettiğinde gönüllü kaybedenizdir her seferinde, karşılığında onun zafer kahkahalarını kazanmak paha biçilemezdir bizim için.
Bazen de acı bir öğretmen olur kaybetmek ama kötü niyetli değildir. Sadece hayattan, yaşadıklarımızdan ders almayı öğretmeye çalışır. Elindekinin kıymetini bilmeyi, sahip olduklarına şükretmeyi, hayatı ertelememeyi öğretir, bilip de bilmezden gelmeye çalıştıklarımızı hatırlatır.
Sevdiklerimizi kaybederiz, hayatta aslında tek başımıza olduğumuzu hatırlarız Her ömrüm kısa olduğunu, hiçbir şeye gereğinden fazla üzülmemek gerektiğini, hayatı hakkını vererek, ve tam da bu anda yaşamak gerektiğini hatırlarız. Bugün buradasın yarın belki... zamanının kıymetini bil sevdiklerine zaman ayır çünkü yarın çok geç olabilir der kaybetmek bize... İşimizi kaybederiz, hayata küseriz, oysa kaybetmek hemen fısıldar kulağımıza işte sana fırsat, hani hep daha iyi bir iş istemiştin ya, yeteneklerini kullanacağın, keyif alarak yapacağın, hayallerini gerçekleştirebileceğin...şimdi ayağa kalk ve yeniden başla, üzülme şimdi hayallerini kazanma zamanı...
Yıllardır bir küs bir barışık giden ilişkimiz bir gün bitiverir, ayrılmak isteyip de alışkanlıktan, belki de sırf yalnız kalma korkusundan idare ettiğimiz, seviyorum diye kendimizi kandırıp aslında içten içe ayrılmayı düşündüğümüz sevgilimiz bizi terk etmiştir. Kaybetmek yine oradadır saçımızı okşar neden ağlıyorsun der hadi gel önce iki kadeh atalım, sen değil miydin mutlu değilim aşk istiyorum diyen, işte sana bir şans, aşık ol, olamasan da bu sefer en azından mutlu ol!
Kaybetmek iyi bir dosttur aslında, genellikle de dost acı söyler... Kaybettiklerimize üzülmeden önce oturup bir düşünelim, yeter ki kaybettiklerimiz onurumuz, kişiliğimiz, hayallerimiz olmasın...
Sevgiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder